Ankara garındaki bombalama, asimetrik bir mücadelenin ve silahlı bir propagandanın vahşi ve alçakça örneklerinin biriydi. Bu bombalamadan sonra gösterilen bazı tepkiler asimetrik mücadelenin başka alçakça örnekleri olarak tarihe geçti. Daha eylem gerçekleşir gerçekleşmez devleti katil ilan eden ve Başbakan Davutoğlu'nu kelepçelemekten bahseden HDP Eşbaşkanı Demirtaş, demokratik siyaset yerine asimetrik mücadelenin bir aparatı olmayı tercih etmiş aktörlerden biri olarak sivrildi. Daha sonra bu iddia yerine hükümeti önce DAEŞ'le işbirliğiyle, sonra DAEŞ'i görmezden gelmekle itham eden Demirtaş, adaleti değil siyaseti ve seçimleri önceleyen bir tavrı tercih etti.
Birtakım akademisyen de daha katliam soruşturması tamamlanmadan, soruşturmanın Birleşmiş Milletler kontrolünde yapılmasını talep etmekle kalmadılar, KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, Devimci Halk Savaşı ve ayaklanma ilan etmesine rağmen, Türkiye'yi suçlayan bir tavırla asimetrik mücadelede PKK'nın propagandasını desteklemeyi tercih ettiler. Türkiye ve Kürt meselesi hakkında uzman olduğu söylenemeyecek yabancı ve Türkiyeli akademisyenlerin bu pozisyonu desteklemeleri mensup oldukları ideolojik cemaattin dayanışmasının ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Bildirinin bombalamanın ardına sığınarak PKK terörünü meşrulaştırmaya ve Türkiye'nin terörle mücadelesini gayrimeşru olduğunu iddia etmeye yönelen bu akademisyenler PKK'nın şimdiye kadarki birçok terör eylemi hakkında adalet çağrısından uzak durmuş isimlerden oluşuyor. Bu ideolojik cemaat, PKK'yı desteklemenin ve Türkiye'nin terörle mücadelesine karşı çıkmanın da ötesine giderek Türkiye'de seçimle işbaşına gelmiş meşru yönetimi otoriter olmakla ve meşru olmamakla itham etti. Böylece dünyada ve Türkiye'de meşru olan ideolojik cemaate mensup akademisyenler, üniversitelerin açılış döneminde "ideolojilerin idraklere giydirilmiş deli gömlekleri" olabileceğinin uygulamalı bir dersini vermiş oldular.